Afrika’da yaşayan çok eşli bir adam, 100’ü aşkın çocuğu için hazırladığı miras planıyla dünya gündemine oturdu. Aile hukuku ve toplumsal tepkilerle gündem olan olay, mirasın nasıl paylaştırılacağı sorusunu da beraberinde getirdi.
Çok Eşli Yaşamın Sonucu: Dev Bir Aile ve Dağıtılacak Büyük Bir Miras
Uganda’da yaşayan 68 yaşındaki Musa Hasahya Kasera, yalnızca yaşadığı köyde değil, artık dünya genelinde konuşulan bir isme dönüştü. Nedeni ise oldukça sıra dışı: Kasera’nın resmi olarak evli olduğu 12 eşi ve bu evliliklerden dünyaya gelen 102 çocuğu bulunuyor. Şimdi ise Kasera, vefatından sonra mirasını nasıl paylaştıracağına dair ayrıntılı bir plan hazırlıyor.
Mirasın Paylaştırılması: Zorluklar ve Detaylar
102 çocuğa ve onlarca toruna miras bırakmak, hukuki ve kültürel olarak büyük bir karmaşayı da beraberinde getiriyor. Kasera, sahip olduğu topraklar, hayvanlar, bazı küçük işletmeler ve banka hesaplarını çocukları arasında adil bir şekilde paylaştırmak için bir avukat ordusuyla çalışıyor. Uganda’daki yasal sistem, çok eşli evliliklere açık olduğu için resmi bir engel bulunmasa da, bu kadar kalabalık bir aile yapısında mirasın adil şekilde dağıtılması oldukça zor görünüyor.
Ailesine yakın kaynakların aktardığına göre Kasera, şunlara öncelik veriyor:
- Çocukların yaşlarına göre gruplandırılması
- Eğitim seviyesine göre iş fırsatlarının yönlendirilmesi
- Eşlerin maddi durumlarına göre pay dengesi
- Aile içi uzlaşma ve itiraz mekanizmaları
Toplumsal Tepkiler ve Hukuki Tartışmalar
Kasera’nın bu denli kalabalık bir aile yapısına sahip olması Uganda’da dahi alışılmadık bir durum olarak değerlendiriliyor. Birçok insan hakları savunucusu ve hukuk uzmanı, bu tür çok eşli evliliklerin kadınlar ve çocuklar üzerinde ekonomik ve duygusal baskı oluşturduğunu öne sürüyor. Ancak Kasera ise kendisini, “toplumun doğal döngüsünü sürdüren bir baba figürü” olarak tanımlıyor.
Uganda gibi bazı Afrika ülkelerinde çok eşlilik yasal ve kültürel olarak kabul görse de, uluslararası hukuk normları ve kadın hakları çerçevesinden bakıldığında durum oldukça tartışmalı. Bu bağlamda, olay sadece kişisel bir miras paylaşımı değil, aynı zamanda kadın-erkek eşitliği, aile yapısı ve modern hukuk ile geleneksel yaşamın çatışması gibi konuları da gündeme taşıyor.
Musa Hasahya’nın Hikâyesi: Geçmişten Bugüne
Kasera’nın hikâyesi 1970’li yıllarda başladı. İlk eşiyle evlendikten sonra çok kısa sürede ikinci ve üçüncü evliliklerini yapan Kasera, zamanla adeta bir harem hayatı sürdü. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan aile, ekonomik olarak bölgede refah düzeyi yüksek gruplar arasında yer alıyordu. Ancak yıllar içinde artan aile nüfusu, giderleri artırdı ve Kasera birçok mal varlığını satmak zorunda kaldı.
Bugün sahip olduğu malların değerinin birkaç milyon Uganda şilini olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu varlığın 100’den fazla çocuk arasında bölünmesi halinde kişi başına düşecek miktar oldukça sınırlı olacak. Bu da aile içi çatışmaların artma olasılığını doğuruyor.
Benzer Vakalar ve Küresel Bakış
Dünyada benzer olaylara da zaman zaman rastlanıyor. Özellikle Orta Doğu ve Güney Asya’da bazı zengin iş insanları ya da kabile liderleri, çok eşli yapıları nedeniyle geniş ailelere sahip oluyor. Bu kişiler de miraslarını bırakırken benzer sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
Örneğin, Suudi Arabistanlı iş insanı Adnan Kaşıkçı, ölümünden sonra mirasını 20’ye yakın çocuk ve onlarca eşi arasında paylaştırmak zorunda kalmıştı. Benzer şekilde Hindistan’da da bazı dini liderler, geniş ailelere sahip oldukları için ölüm sonrası uzun süren miras davalarına konu olabiliyor.
Yerel Halkın ve Yetkililerin Yaklaşımı
Kasera’nın yaşadığı bölgedeki yerel yetkililer, aile fertleri arasında çıkabilecek olası çatışmalara karşı arabuluculuk için bir heyet oluşturdu. Ayrıca miras paylaşımının şeffaf olması adına bazı bağımsız hukukçuların sürece dahil edilmesi de gündemde.
Öte yandan Uganda’nın başkenti Kampala’daki akademisyenler, bu olayın ülke genelinde miras hukukunun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle çok çocuklu aile yapılarında kadın ve çocukların korunmasına yönelik yeni yasaların gerekliliği tartışılıyor.
Bu haber, hem bireysel bir miras paylaşım hikâyesi hem de küresel anlamda aile yapısının evrimi hakkında çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Kasera’nın devasa ailesi, sadece kişisel bir meseleyi değil, aynı zamanda toplumların gelenek, hukuk ve etikle olan bağlarını da gözler önüne seriyor.